Tuesday, September 7, 2010

Aşk Kapıdan Baktırır, Anıları Yaktırır...

Aşk nerede?
Ah nerede ah nerede? Nerde bıraktım kalbimi acaba? Onda bunda şundadır, şunda bunda ondadır, mavi boncuk kimdeyse, benim gönlüm ondadır.
Herkes mi aşkı arar ya? Bir sofrada oturan 20 kişiden sadece 1 veya 2sinin aşkı bulduğuna inanması ve diğer kalanların ya bulamayacağına ya da "yok canım ben böyle iyiyim ne gerek var" ayaklarına yatması normal midir ya?
Allah rızası için şu bilim adamları çıksında şuna bir formül bulsunlar. Bıraksınlar bitkileri hayvanları hormonlamayı yada klonlamayı, ve önce kendi ırklarının yani insanoğlunun şu derdine bir çare bulsunlar ya...
Hele ki aşk acısı...
Sanırım hiç bir ilacın, hiç bir ağrı kesicinin veya doktorun dindiremediği ve çaresi bulanamayan yegane rahatsızlık şu kalp acısı denen şey...
Çekmeyen bilmez, çekende çekmek istemez... Dostlar bu günler için vardırlar ama onlarda bir yere kadar teselli ederler çünkü o kalbin taa dibindeki anlamdırılamayan, adlandırılamayan ve ulaşılamayan o sızıntıyı durduramazlar.
Gece herkes gittiğinde, ışıklar kapandığında ve yalnızlığımızla başbaşa kaldığımızda o acı yine oradadır ve herzamankinden daha acı vericidir.
Eski sevgiliyi her şarkıda anmak, onu düşünmek, onunla gidilen yerlerden geçmek, en ufak şeyde onu hatırlamak...(bunlar acıya acı katan şeyler olur..ama kaçış yoktur.) Siz ne kadar kaçarsanız o kadar karşılaşırsınız. Sanırım kalp acısında bile Murphy Kanunları geçerli oluyor. Siz O'nunla yaptığınız şeylerden, gittiğiniz yerlerden, tanıdığınız insanlardan kaçtıkça hepsi bir şekilde karşınıza çıkar ve O'nu hatırlatır.
Hele ki ondan haber almak.. Eski sevgilinin yeni bir sevgilisi olduğunu duymak, hatta ve hatta evlendiğini görmek, duymak. Siz daha nasıl bitti, neden bitti acaba sorun bende miydi, farklı davransam yada davranırsam geri dönüşü olur muydu, hala olabilir mi derken bir de bakmışsınız ki atı alan Üsküdar'ı geçmiş, O yuvadan uçmuş, sizde düşüncelerinizle ve kalp acınızla bir kez daha hemde daha ağır bir şekilde başbaşa kalmışsınız. Peki şimdi ne olacak?
Gelsin kızlarla dertleşme seansları, sizi hayata geri döndürme maratonları, eğlence modları ve tabi ki çöpçatanlık hatları. Herkes seferber olacak, sizi mutlu etmenin yollarını arayacak, hatta yeni sevgili bulmanızda önayak olacak (kim bilir belki de düşündüğünüzden de başarılı olacak) ama ne varki arada o kalp acısı sizi gelip yine yoklayacak.
Peki siz ne yapacaksınız? Tabi ki bütün bunları uygulayacaksınız, aşktan korkmayacaksınız ve hele hele en önemlisi asla aşkı aramaktan vazgeçmeyecek onu bulmaktan korkmayacaksınız. Umutsuzluğa kapılmayacaksınız. (burada Cem Yılmaz'ı dinleyip "sevgi içimizde" demeyeceksiniz çünkü aşk dışarıda bir yerde ve "Dikkat Şahan Çıkabilir" gibi Dikkat Aşk Çıkabilir!")
Eh bu kadar depresif olur mu canım. Hadi canım dostlarım aşksız kalmayın, kalmayalım! Aşkı bulanlar bulamayanlara yardımcı olsunlar. Eh o da olmazsa Sabrina (tatlı cadı) ve teyzelerinin yaptığını yapıp hepimiz kendimize pasta hamurundan hayalimizdeki sevgiliyi yaratırız kendimize kendi aşkımızı var ederiz. Ama önce başkalarına ve aşka bir şans verelim, o eski sevgilileri güvercin gibi salıverelim ve yaz ile sonbaharın birleştiği şu tatlı günlerde Aşk-ı endam ediverelim...
Hepinize bol aşklı günler canımcımlarım... :) 

1 comment:

  1. "Aşkı bulmanın en iyi yolu: Aramaktan vazgeçmek." Tuna Kiremitci.. kesinlikle!! akışına bırakmak durumu kabullenmek lazım. ne zaman unutursan ne zaman dert yanmaktan vazgeçip aşksız yaşamak normalmiş gibi hissedersen,, aniden kapın çalıverir... bu hep böyle olmuştur.. genellemeye vurursak yani ;) test edildi onaylandı ben bunu öneriyorum arkadaşlar.. önemsemeyin oluruna bırakın sabretmeyi öğrenin ve lafını pek etmeyin :))

    ReplyDelete